HİKAYE NEDİR?
Yaşanmış veya tasarlanmış bir olayı, bir durumu; yer, kişi ve zaman belirterek anlatan kısa yazılara denir.
Hikayede, olayın geçtiği yer sınırlı, anlatım özlü ve yoğundur. Karakterler belli bir olay içinde gösterilir. Bu karakterlerin de çoğu zaman sadece belli özellikleri yansıtılır. Konu tümüyle düş ürünü olabilir, ya da son derece gerçekçidir. Genellikle romandan kısa olurlar, dar bir zamanı kapsarlar, kişileri romana göre daha azdır, anlatılanları tek ve sınırlıdır ve olayla ilgili yer ve zaman belirtirler. Serim düğüm ve çözüm denilen üç bölümden oluşurlar.Olayı sürükleyen bir kişi (öykünün kahramanı) vardır. Hikaye kısalığı ve kurgusuyla masala, kişilerin nitelendirilmesi, eylemin işlenişi ve canlandırılmasıyla da romana yaklaşır. Hikayenin kısalığı yapısal olarak, kişinin niteliğiyle geliştiği eylem arasındaki sıkı bağdan kaynaklanır. Hikayenin çerçevesi, çoğu kez anlatıcının durumunu belirterek çizilir.
HİKAYEYİ ROMANDAN AYIRAN ÖZELLİKLER
-Yalın bir olay örgüsüne sahip olması,
-Genellikle önemli bir olayı tek ve yoğun bir etki uyandırarak vermesi,
-Az sayıda karaktere yer vermesi.
HACİMLERİ BAKIMINDAN HİKAYELER:
2-Uzun hikayeler
Kısa Hikayeler: Kısa öykülerin olay kahramanları sınırlıdır. Birkaç kişiyi geçmez. Olay örgüsü çok kısadır ve etkileyici olmak zorundadır. Tek bir konu üzerinde durulur.
Uzun Hikayeler: Öykülerden biraz farlıdırlar. Birkaç bölüm halinde yazılabilirler. Olay kahramanları daha fazla olabilir. Birkaç olayın iç içe geçmesinden oluşabilir. Roman kadar karmaşık değildir, öykü gibi de basit ve kısa değildir.
Hikaye yazarken dikkat edilmesi gerekenler:
Hikayeler, kısa olmak zorunda olduğu için konuyu anlatış tarzı çok önemlidir. Hikayenin anlatıcısı, birinci tekil kişi yada üçüncü tekil kişi olabilir. Her iki yönteminde bazı avantaj ve dezavantajları mevcuttur.
Birinci tekil kişinin ağzından anlatılan hikayeler duyguların okuyucuya yansıtılması açısından avantajlıysa da; olayları tek kişinin bakış açısından anlatacağından kimi zaman elverişsiz olacaktır.
Bununla birlikte üçüncü tekil kişinin ağzından anlatılan hikayeler de olayın bütününün okuyucuya yansıtılması; okuyanı hikayede anlatılmakta olan olayın içinde çekmesi açısından daha avantajlıdır. Üçüncü tekil kişi olayı gördüğü gibi anlatır.
En uygun olanı hikayedeki olayların mı; yoksa duyguların mı ön planda olduğuna göre bir seçim yapılması olacaktır.
Hikaye yazarken dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ise, hikayede geçen olayların okuyucunun gözünde canlandırılabilmesidir. Okuyucu hikayeyi okurken, kendini film seyreder gibi hissedebilmelidir. Bu özellikle görselliğin ön plana çıktığı günümüzde daha da büyük öneme sahiptir. Olayı gözünde canlandırabilen okur, hikayeyi okumaktan zevk alır ve sıkılmaz.
Hikayenin dili de oldukça önemlidir. Okuyucuyu sıkmamak için uzun cümlelerden kaçınılmalı, olayları anlatırken birkaç kelimeyle okuyucunun olayı kafasında canlandırabilmesi sağlanmalı; uzun tasvirler yerine aynı etki, vurucu birkaç kelime ile sağlanmalıdır. Sıfat yerine kullanılacak imgeler bunu kolaylaştıracaktır.
Hikaye kahramanlarını konuştururken, çok fazla ‘öyle dedi’, ‘böyle dedi’ demekten kaçınmak gerekir. Bu akıcılığı bozacaktır. Bunun yerine konuşmaların, tırnak işaretleri yardımıyla ayrılması konuşmaları daha akıcı hale getirecektir.
Özetle, yazar olayı anlatmaktansa; göstermeyi tercih etmelidir!
YAZILIŞLARI BAKIMINDAN HİKAYELER:
1. Olay hikâyesi
Tamamen olay örgüsüne dayalı bir türdür, olay belli bir sonuca ulaşır. Olay hikayelerinde merak öğeleri , ana düğüm , genellikle beklenmedik biçimde çözülür. Hikayedeki ana olay okuyucuyu etkileyecek bir sonuca ulaşır. Klasik olay hikayelerinde ulaşılan bu sonuç sürpriz olmaz.
-Dünya edebiyatındaki temsilcisi Guy De Maupassant olduğu için Maupassant tarzı hikaye de denir
-Bizde Maupassant tarzı hikâyenin en büyük temsilcileri; Ömer Seyfettin, Refik Halit Karay, Hüseyin Rahmi Gürpınar ve Reşat Nuri Güntekin’ dir.
Örnek metin; 087956′nın Sıfırı, Tarık Buğra
2. Durum hikâyesi
Yazarın bir plan yapma zorunluluğu yoktur. Durum hikayelerinde serim , düğüm , çözüm düzeni , olay hikayelerinden farklıdır. Olay hikayelerinde önemli ve öncelikli olan merak öğesi , durum hikayelerinde kişisel ve sosyal yorumlardan , duygu ve hayallerden sonra gelir.
Durum hikayelerinde belli bir düşünce güdülmez. Yazar kendi kişiliğini saklar.
Durum hikayelerinde hikaye kahramanları tam olarak tanıtılmaz . Kişilerin yaşam koşulları , zaman ve mekana bağlı olarak , doğal anlatım içinde okuyucuya sezdirilir.
-Dünya edebiyatındaki en büyük temsilcisi Anton Çehov olduğu için Çehov tarzı hikaye de denir
-Sait Faik Abasıyanık, Memduh Şevket Esendal ve Tarık Buğra yerli temsilcileridir.
Örnek metin; Otlakçı , Memduh Şevket Esendal
HALK HİKAYELERİ
Halk hikâyeleri, konularını gerçek hayattaki -genellikle kavuşulamayan- aşklardan alan, hikayeci-âşıklar tarafından nazım-nesir karışık bir ifade ile yazılır.
Halk hikayeleri; konuları bakımından, Aşk Hikayeleri ve Kahramanlık Hikayeleri olarak ikiye ayrılır.Aşk hikayelerine örnek olarak Kerem ile Aslı’yı, kahramanlık hikayelerine ise Köroğlu ile Kirmanşah’ı verebiliriz. Türk hikayeciliği en parlak dönemini, Cumhuriyet döneminde yaşamıştır. Edebiyat-ı cedide döneminde hikaye türleri iyice gelişmiştir. Bu dönemdeki yazarların çoğu(Halide Edip Adıvar, Hüseyin Cahit Yalçın vb.) romancılığı öne almışlardır, hikayeciliği bir yan uğraş olarak kullanmışlardır.
Türk ve Dünya Edebiyatında Hikaye(öykü) Türünün Tarihsel Gelişimi ve Önemli Temsilcileri;
H İ K Â Y E
İlk Çağ Anadolu’sunda masal ve tarihi olayları anlatan eserlerle oluşmuştur. Orta Çağda özellikle Hindistan’da “Binbir Gece Masalları” sağlam bir hikaye geleneğinin varlığını bildirmektedir. Bu gelenek, Arapça’dan yapılan çevirilerle Avrupa’ya masal, efsane, rivayetler şekliyle yayılmıştır.
Hikâyeye bugünkü anlamda ilk edebi kimlik kazandıran İtalyan yazar Boccacio’dur. XVI. Yüzyılda yazdığı “Decameron” adlı eseriyle ilk öykü örneğini vermiştir. Rönesans’ın etkisiyle de XIX. Yüzyıl edebiyatının en yaygın türü olmuştur.
Bizde, destanlar, halk hikâyeleri , ve masallarla eski bir temeli olan bu tür, XIV. Ve XV. Yüzyıl-da “Dede Korkut Hikayeleri” ile çağdaş hikâye tekniğine yaklaşmıştır.
XIX. yüzyılda Tanzimat’la gelen yeniliklerle birlikte batılı anlamda ilk örneğini Ahmet Mithat Efendi “Letaif-i Rivayet ( söylene gelen güzel şeyler ) adlı eserini yazarak vermiş; “Kısadan Hise” ile bu türü geliştirmiş, Sami Paşazade Sezai : “Küçük Şeyler” adlı eseriyle modern hikâyeyi oluşturmuştur. Bağımsız bir tür olma özelliğini ise Milli Edebiyat döneminde Ömer Seyfettin’le kazanmıştır.
TANIMI : Yaşanmış ya da yaşanabilecek şekilde tasarlanmış olayları kişilere bağlı olarak belli bir yer ve zaman içinde anlatan türe hikâye diyoruz.
HİKÂYENİN UNSURLARI
1) OLAY: Hikâyede üzerinde söz söylenen yaşantı ya da durumdur
2) KİŞİLER: Olayın oluşmasında etkili olan ya da olayı yaşayan insanlardır.
3) YER: Olayın yaşandığı çevre veya mekândır.
4) ZAMAN : Olayın yaşandığı dönem, an mevsim ya da gündür.
5) DİL VE ANLATIM : Hikâyenin dili açık, akıcı ve günlük konuşma dilinden farklı olarak, etkili sözcük, deyim atasözü ve tamlamalarla zenginleştirilmiş güzel bir dil olmalıdır.
Anlatım ise: iki şekilde olur Hikâye kahramanlarından birinin ağzından yapılan anlatım “hikâyede birinci kişili anlatım” ; yazarın ağzından anlatılanlar “hikâyede üçüncü kişili anlatım”
HİKÂYEDE PLÂN:
Hikâyenin planı da diğer yazı türlerinde olduğu gibi üç bölümden oluşur; ancak bu bölümlerin adları farklıdır. Bunlar:
1) SERİM: Hikayenin giriş bölümüdür.Bu bölümde olayın geçtiği çevre , kişiler tanıtılarak ana olaya giriş yapılır.
2) DÜĞÜM : Hikayenin bütün yönleriyle anlatıldığı en geniş bölümdür.
3) ÇÖZÜM : Hikayenin sonuç bölümü olup merakın bir sonuca bağlanarak giderildiği bölümdür
Ancak bütün hikayelerde bu plân uygulanmaz , bazı öykülerde başlangıç ve sonuç bölümü yoktur .Bu bölümler okuyucu tarafından tamamlanır.
Ö Y K Ü Ç E Ş İ T L E R İ
Hikâye, hayatın bütünü içinde fakat bir bölümü üzerine kurulmuş derinliği olan bir büyüteçtir. Bu büyüteç altında kimi zaman olay bir plan içinde , kişi, zaman, çevre bağlantısı içinde hikaye boyunca irdelenir. Kimi zaman da büyütecin altında incelenen olay değil, hayatın küçük bir kesiti, insan gerçeğinin kendisidir Bu da öykünün çeşitlerini oluşturur. Buna göre;
1) OLAY ( KLASİK VAK’A ) HİKÂYESİ : Bir olayı ele alarak, serim, düğüm, çözüm plânıyla anlatıp bir sonuca bağlayan öykülerdir. Kahramanlar ve çevrenin tasvirine yer verilir Bir fikir verilmeye çalışılır; okuyucuda merak ve heyecan uyandırılır. Bu tür, Fransız yazar Guy de Maupassant ( Guy dö Mopasan) tarafından yaygınlaştırıldığı için “Mopasan Tarzı Hikâye” de denir
Bu tarzın bizdeki en önemli temsilcileri: Ömer Seygettin, Refik Halit Karay, Hüseyin Rahmi Gürpınar ve Reşat Nuri Güntekin’dir..
2) DURUM ( KESİT ) HİKÂYESİ: Bir olayı değil günlük yaşamın her hangi bir kesitini ele alıp anlatan öykülerdir Serim, düğüm, çözüm planına uyulmaz Belli bir sonucu da yoktur. Merak ve heyecandan çok duygu ve hayallere yer verilir; fikre önem verilmez, kişiler kendi doğal ortamlarında hissettirilir. Olayların ve durumların akışı okuyucunun hayal gücüne bırakılır.
Bu tarzın dünya edebiyatında ilk temsilcisi Rus yazar Anton Çehov olduğu için “Çehov Tarzı Hikâye” de denir.
Bizdeki en güçlü temsilcileri : Sait Faik Abasıyanık, Memduh Şevket Esendal ve Tarık Buğra’dır
3) MODERN HİKÂYE : Diğer öykü çeşitlerinden farklı olarak, insanların her gün gördükleri fakat düşünemedikleri bazı durumların gerisindeki gerçekleri, hayaller ve bir takım olağanüstülüklerle gösteren hikâyelerdir.
Hikâyede bir tür olarak 1920’lerde ilk defa batıda görülen bu anlayışın en güçlü temsilcisi Fransız Kafka’dır Bizdeki ilk temsilcisi Haldun Taner’dir. Genellikle büyük şehirlerdeki yozlaşmış tipleri, sosyal ve toplumsal bozuklukları , felsefi bir yaklaşımla, ince bir yergi ve yer yer alay katarak, irdeler biçimde gözler önüne serer.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder